🎇 Peygamberimiz Sünnet Namazlara Nasıl Niyet Ederdi

Farz dışında hiçbir namaz camide kılınmamalıdır. Peygamberimiz teravih de dahil farz dışındaki namazların cami dışında kılınmasını emretmiştir. Çocukların farz namazlara götürülmesi peygamberimizin uygulamasıdır. Ancak okunan ayetlerin anlamını bilmedikten sonra imam sesli de okusa hiç kimseye yararı olmaz. Bir sure (zammı sure) Oturuş. Rüku. Ettehiyyat, salli barik, rabbena duaları. Secde (2 defa) Selam. İKİNDİ NAMAZI (8 REKAT)4 REKAT SÜNNET: Niyet ettim Allah rızası için ikindi namazının sünetini kılmaya. namazlarımızıkılarken bizde vaktin farzına sünnetine diye niyet ediyoruz. vaktin sünnetleri yoksa bu namazlara nasıl niyet etmeliyiz bendeacıklamanızırica ediyorum hocam.2. sorum Kuranda namaz 3vakitse kaza namazlarımı sabah öğle akşam ve vitir namazı olarak kılmaya devam etsem olurmu.yoksa peygamberimiz 5 vakit kıldığı Sünnet Hz. Peygamber'in (S.a.v.) devamlı olarak yaptığı ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeylerdir. Peygamberimiz (S.a.v.) abdest alırken yaptığı hiçbir zaman terketmediği abdestin sünnetleri bulunmaktadır. Abdestin sünnetleri. 1- Abdeste başlarken, Besmele ile başlamak, Cevap: Peygamberimiz mescitte sadece farz namazları cemaatle birlikte, nafileleri evinde kılardı. Onun kıldığı nafilelere biz sünnet diyoruz. Sünnet namazları evde kılıp gelmek de Showmenu. Sign in Hanefilerdediler ki: Bir kimse, hangi bayram namazını kılacaksa önce ona kalbiyle niyet eder. Sonra diliyle de: "Allah rızası için bayram namazını kılmayı niyet ettim" der. İmama uyarak kılacaksa, ay­rıca imama tâbi olmaya da niyet eder. Sonra iftitah tekbirini alır. Ellerini göbeğinin altında bağlar. rNN1. Peygamber Efendimiz bütün yaşamı boyunca yaptıklarıyla bütün insanlığa örnek olmuş,onlara da yaşantıları ile ilgili tavsiyelerde her konuda israf ve savurganlığı kötü gördüğü gibi zamanı boşuna geçirmeyi, vaktin kullanımında israf edilmesini hoş ömrü sınırlıdır ve bu sınırlı süre içinde insanın, hem bu dünyadaki hayatını kazanmak hem de ahiretini kazanmak için çalışması gerekir. Müslüman kişi, hayat ve ölüm konusunda daha bilinçli olduğundan boş işlerle ömrünü tüketmemesi gerekir. Peygamberimiz bu konuda şöyle derdi“Bir kişinin Müslüman olmasının güzelliklerinden biri de onun lüzumsuz işlerden uzak durmasıdır.”İmkanlar insanlar için sürekli değildir; bu yüzden elde edilen imkanlar yerinde ve yararlı işler için kullanılmalıdır. Boş vakit de kıymetli imkanlardan biridir. Peygamberimiz buyurur ki“İki nimet vardır ki insanlar bu ikisinde çok aldanırlar Sağlık ve boş vakit.”eygamber daima çalışmış, zamanını en iyi ve en verimli şekilde planlayarak dolu dolu bir hayat yaşamıştır. “İki günü birbirine eşit olan zarardadır” buyurarak her gün bir önceki güne göre daha ilerde olmak Peygamber meşru kazanç için yapılan uğraşıların ibadet olduğunu vurgulamıştır. Bir gün sahabilerle birlikte oturmuş sohbet ediyorlardı. Bu sıralarda bir genç erkence kalkıp biraz ileride kazma kürek çalışıyordu. Ashaptan bazıları, “Ey Allah'ın elçisi! Keşke bu delikanlı burada sizin sohbetinizde bulunsa da Allah yolunda mesai sarf etmiş olsa” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır “Böyle söylemeyin. Eğer o genç, insanlara el açmamak, çocuklarının ekmek parasını kazanmak için çalışıyorsa Allah yolundadır. Yaşlı ve zayıf düşmüş olan anne babasına yardımcı olmak, onların ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa Allah yolundadır.”Diğer bir hadislerinde ise “Dünya işlerinizi iyi düzenleyip yoluna de ihmal etmeyip onun için çalışınız.” buyurmuştur. Peygamberimiz bu hadisleriyle dünya ahiret dengesinin kurulmasını öütlemektedir. Biri diğeri aleyhine tercih edilmemeli belki ikisi birlikte dengeli olarak götürülmelidir. Bu konu oldukça önemli olduğu için Yüce Allah Kurân-ı Kerim'de de bizleri bu dengeli yaşama yönlendiriyor“Allah’ın sana verdiği –mallardan onun yolunda harcayarak –ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma “buyurmaktadır. Kasas ,77 Yüce Allah’ın bizim için koyduğu kurallara dikkat ederek beden sağlığımızı, ibadetlerimizi yerine getirerek ruh sağlığımızı koruruz. Zira biri diğerinin aleyhine ihmal edildiği zaman bazı huzursuzluklar baş gösterir. Bu nedenle Peygamberimiz de; “Sizin hayırlınız dini için dünyasını, dünyası için de dinini terk etmez. Belki her ikisini birlikte çalışarak mükemmelliğe yürür. buyurmuştur. Diğer bir hadislerinde ise “Başkalarına muhtaç olmamak, çoluk-çocuğunun mutluğu ve komşularına yardım niyeti ile çalışan ve helalinden para kazananlar, yüzleri ak olarak Allah’a ulaşacaklardır.” “Helalinden çalışarak, yorgun bir vaziyette yatağa giren insanın günahları affedilecektir.” kişinin en büyük düşmanıdır. Önce çalışma ruhunu öldürür, azmini kırar sonrada ümitsizliğe iter ve kişinin başarısızlığına sebebiyet verir. Bu nedenledir ki Peygamberimiz tembellikten Allah’a faydalarından bazılarını şöyle sıralayabiliriza-Çalışmanın, üretici olmanın en büyük yaran, kişinin kendisinedir. Çünkü "İşleyen demir ışıldar, pas tutmaz" atasözüne göre, çalışan insan sağlam ve sağlıktı olacak, daha zinde kalacaktır. Tembel insan ise, can sıkıntısından rahatsız olacak, kendini psikolojik açıdan iyi Çalışan insan, alın teriyle kazandığından hem kendisi hem de ailesi helâl lokma yemiş alacaktır Çalışmayan insan, ya hazır yiyecek ya da başkalarının malına göz dikecektir. Böyle insanlar topluma yük Çalışıp kazanan insanın, içinde yaşadığı sosyal çevreye de birtakım katkıları vardır. Örneğin; çalışan insanlar, zekât, sadaka, fitre gibi sosyal yardımlarla çalışamayanları korur ve Çalışan insan sadece kendisine, ailesine ve yakın çevresine faydalı olmakla kalmaz, milli ekonominin gelişmesine, sosyal refahın yaygınlaşmasına da yardımcı olur. Vergilerle yapılan yatırımlar, çalışmanın bütün topluma sağladığı katkılarla gerçekleşmektedirYapıcı ve Üretici Olmanın YararlarıYapıcı ve üretici olmak; loplumun yararına olacak bir şey meydana getirmek, bir şey üretmek anlamlarına gelir. İnsan, yapıcı ve üretici olmalı, yaptığı her işin ve çalışmanın hakkını vermelidir. Yapıcı ve üretici olan sanatkâr ruhlu insanlar, hem Allah hem de kulları tarafından sevilir, olmak sadece çalışmakla sınırlı değildir. Öğreten, öğrenen fikir üreten, plân ve tasarımlar yapan, yol gösteren, işlerin daha iyi hâle gelmesini sağlamak için düşünen insanlar da üretiyor ülke, ancak yapıcı ve üretici olan vatandaşların gayretiyle yükselir. Bu güzel yurdumuz, atalarımızın sürekli çabalan, azim ve gayretlen sonucunda bizlere emanet edilmiştir. Yurdumuzu geliştirmek ve "muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak" görevi ise yeni nesillere verilmiştir. Bu kutsal görevin en iyi şekilde yerine getirilmesi için üretici ve yapıcı olmak üreterek başkalarına faydalı olur ve bunun mutluluğunu hisseder. Üretici insan diğer insanların sevgi ve saygısını kazanır. İnsanların hoşuna giden şey Rabb'imizin de hoşuna gidecektir Allah bize akıl ve ilim vermiştir. Verdiği akıl ve ilmin gereği olarak yapıcı ve üretici olmak onu memnun dilenciliği, çalışıp çabalamaksızın tevekkülü, hazır yiyiciliği menetmiştir. Develerini dışarıya salıverip, mescitte boş oturan ve Allah'a tevekkül ettiklerini söyleyen bir grup insanı. Hz. Ömer "Siz tevekkül edici değil, teekkül ediciler, yanı hazır yiyicilersiniz." diyerek kovmuştur. Bundan da anlaşılıyor ki dinimizde çalışmadan başkalarının sırtından geçinmek yani çalışmamak, üretici olmamak zararlı Efendimizin "Mescidi Nebevi" inşa edilirken bizzat çalıştığı, ayrıca ev işlerinden bir kısmını yaparak, eşlerine yardımcı olduğu, ve üretici olmanın birçok faydalan vardır. Bunlardan bazıları şunlardır İnsanı kötülüklerden alıkoyması, iradeyi güçlendirmesi, insanları sevimli hâle getirmesi, dostluğu, kardeşliği, arkadaşlığı, sevgiyi, yardımlaşmayı ve dayanışmayı ve üretici olmak kişiye öldükten sonra da sevap kazandırır. Çalışmasının neticesinde bırakmış olduğu eserlerden diğer insanlar faydalanır. Kendisini hayırla anarlarHz. Muhammed Zamanı İyi DeğerlendirirdiPeygamberimiz her konuda israf ve savurganlığı kötü gördüğü gibi zamanı boşuna geçirmeyi, vaktin kullanımında israf edilmesini hoş ömrü sınırlıdır ve bu sınırlı süre içinde insanın, hem bu dünyadaki hayatını kazanmak hem de ahiretini kazanmak için çalışması gerekir. Müslüman kişi, hayat ve ölüm konusunda daha bilinçli olduğundan boş işlerle ömrünü tüketmemesi gerekir. Peygamberimiz bu konuda şöyle derdi“Bir kişinin Müslüman olmasının güzelliklerinden biri de onun lüzumsuz işlerden uzak durmasıdır.”İmkanlar insanlar için sürekli değildir; bu yüzden elde edilen imkanlar yerinde ve yararlı işler için kullanılmalıdır. Boş vakit de kıymetli imkanlardan biridir. Peygamberimiz buyurur ki“İki nimet vardır ki insanlar bu ikisinde çok aldanırlar Sağlık ve boş vakit.”“–Beş şey geçmeden beş şeyin kıymetini bil İhtiyarlamadan önce gençliğinin; hastalanmadan önce sağlığının; fakirlik gelmeden önce zenginliğinin; meşgul olmadan önce boş vaktinin; ölmeden önce yaşamın.”İnsan bazı değerli şeylerin kıymetini bilmek için, onu kaybetmeyi beklememelidir. Çünkü kıymetli şeylerin bir bölümü bir daha ele geçmez. Yaşam ve boş vakit de bu değerlerdendir. Peygamberimizin uyarılarına dikkat etmeli ve vaktimizi iyi Efendimiz sav’in Gündelik Hayatı Hz. Hüseyin ra, babası Hz. Ali'ye kv, Hz. Peygamber sav'in bazı hallerini sormuş, Hz. Ali de şu şekilde anlatmıştır "Evine izin isteyerek girerdi. Evindeki zamanını üç kısma bölerdi. Bir kısmını Allah 'a ibadet, bir kısmını ailesine ve kendisine. Sonra da insanlara ayırırdı." Hz. Peygamber sav'in günlük olarak her zaman yaptığı gibi, sabah namazının farzından önce mutlaka iki rekat sünnet kılardı. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve içindekilerden hayırlıdır." Müslim, Tirmizi Hz. Peygamber sav bütün namazlarını huşu ve huzur içerisinde korku ve ümit arasında kılardı. Nitekim, Mutarrıf ra, babasından şöyle nakletmiştir "Hz. Peygamber sav’i namaz kılarken gördüm, göğsünden değirmen sesi gibi inilti çıkıyordu." Başka bir rivayette ise; "Göğsünden kaynayan tencerenin sesi gibi ses çıkıyordu." Ebu Davud, Nesai Hz. Peygamber sav ümmetine de, bu şekilde namaz kılmalarını emretmiştir. Nitekim Ammar bin Yasir'den ra rivayetle diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "Bir kişi namazını kılınca, kendisine namazdaki dikkatine göre; namazın onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri ve yarısı kadar sevap yazılır." Ebu Davud, Nesai, İbn Hıbban Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur "Farz namazlar teraziye benzer. Eksiksiz yapan çok kazanır." Taberani, İbn Hıbban Bu sebeple Hz. Peygamber sav namazlara çok büyük bir önem verirdi. Hz. Peygamber sav sabah namazının farzını, cemaate kıldırdıktan sonra, namazını kıldığı seccadenin üzerine, güneş iyice doğuncaya kadar otururdu. Müslim Güneş Doğuncaya Kadar Zikir Nitekim Enes bin Malik'den ra rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber sav şöyle buyurmuştur "Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturarak Allah'ı zikreder, sonra iki rekat namaz işrak namazı kılarsa, ona makbul tam bir hac ve bir umre sevabı verilir." Enes ra der ki "Tam bir hac ve umre sevabı" buyurdu. Bu sözü üç defa tekrar etti. Tîrmizi Hz. Peygamber sav daha sonra uzaktan yakından kendisini görmeye gelenleri kabul etmeye başlardı. Gelenler halka şeklinde etrafında toplanırlardı. O, çevresindekilere vaaz eder, öğütler verir, sorularını cevaplandırır, hattâ gördükleri rüyaları tabir ederdi. Bazen sahabelere kendi rüyalarını anlatırdı. Tavır ve Konuşması Hz. Peygamber sav'in konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcı idi. Tane tane konuşur, her cümlesi, dinleyenler tarafından iyice anlaşılması için ayrı ayrı olurdu. Kahkaha ile gülmez, tebessüm halinde bulunurdu. O, insanların en halîmi, en yumuşak huylusuydu. Hz. Peygamber sav şahsına yapılan, nefsine karşı işlenen hataları, yumuşaklıkla karşılardı; Allah'a ve imana yapılan, bir hücum olunca asla susmaz, gereken cevabı verirdi. Hz. Peygamber sav insanların kusurlarını görmez, bazen görmezden gelir, çok zaman gözünü çevirir, kusurunu görse de yüzüne vurmaz, o kişiyle arasındaki saygı ve sevgi perdesini yırtmazdı. Hz. Peygamber sav'in tevazusu, bilhassa insanlarla olan münasebetlerinde daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Meclisinde kim olursa olsun, konuşan kimseyi, sabırla dinler, haktan uzaklaşmadığı müddetçe sözünü kesmezdi. Bir gün adamın biri, Hz. Peygamber sav'i görmeye geldi. Fakat Peygamberliğin haşmetinden o kadar etkilendi ki, titremeye başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber sav "Korkma! Ben hükümdar değilim. Kuru et pişirerek karnını doyuran, Kureyşli bir kadının oğluyum." buyurdu. Hakim Hz. Peygamber sav kendi yakınlarına ve sahabelerine devamlı hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar güçsüz bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pek çoğunun iman etmesine vesile olmuştur. Peygamberimizden bir şey istenildi mi, asla "Yok!" demezdi. O, insanların en cömerdi idi…Nitekim İbn-i Abbas şöyle demiştir "Hz. Peygamber sav insanların, en cömerdi idi. Özellikle Ramazan aylarında daha fazla cömert olurdu." Buhari Duha Namazı İnsanlarla sohbet etmesi, onların dertlerini dinlemesi genellikle, kuşluk vaktinin girmesine kadar sürerdi. Kuşluk vakti gelince Hz. Peygamber sav bazen dört, bazen da sekiz rekat olmak üzere Duha namazı kılardı. Bu namazın fazileti hakkında şöyle buyurmuştur "Cennette, duha kapısı’ denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü bir münadi şöyle seslenir Ey Duha namazı kılanlar nerdesiniz? İşte gireceğiniz kapı burasıdır, Allah-u Teâla'nın rahmetiyle buradan içeri giriniz." Taberani Hz. Peygamber sav Duha namazını kıldıktan sonra evine gelir, ev işleriyle meşgul olur, elbise ve ayakkabıları tamir eder, hayvanlarını sağardı. Ahmed bin Hanbel Öğlen Namazı Hz. Peygamber sav daha sonra Öğle namazı için hazırlık yapardı. Öğle vakti girince camiye gider, öğle namazının farzından önce ve sonra kılınan müekked sünnetleri kılmayı ihmal etmezdi. Efendimiz öğleden sonra istirahat ederlerdi... Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vessellem öğle namazını kıldıktan sonra, bir miktar uyur, kaylule’ yapardı. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır “Öğleyin kaylule yapınız. Muhakkak şeytanlar öğle vaktinde kaylule yapmazlar.” Müslim Kaylûle, öğle namazından sonra yapılan kısa istirahat ve uykuya verilen isimdir. Kaylûle yapan insan, bir sünneti ihya ettiği gibi aynı zamanda dinç olur, gece namazlarını, teheccüdü kılacak gücü kendine bulur. Fırsatı olan bu sünneti yerine getirirse iyi olur. İkindi Namazı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem kaylûle yaptıktan sonra İkindi namazına hazırlanırdı. İkindi vakti girince, farzından önceki sünnet namazı bazı zaman kılar, bazen de terk ederdi. Hz. Peygamber sav bu sünnet hakkında hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "Kim ikindinin farzından önce dört rek’at sünnet kılarsa, Allah-u Teala onun vücudunu cehenneme haram eder." Taberani Hz. Peygamber sav ikindi namazını eda ettikten sonra, bir müddet oturduğu yerde kalır zikirle meşgul olurdu. Nitekim Enes bin Malik'den ra rivayetle Hz. Peygamber sav şöyle buyurmuştur "İkindi namazından güneş batıncaya kadar, Allah'ı zikreden bir cemaatle oturmayı, İsmailoğullarından her birinin bedeli onikibin dirhem olan, dört köle azat etmeye tercih ederim." Ebu Davud, Ebu Ya'la, İbn-i Ebi'd-Dünya Eşlerine Güzel Davranırdı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Akşam namazına yakın saadet hanesine döner, eşlerinin her birinin yanına gider, azar azar oralarda kalır, hatırlarını sorardı. Hz. Peygamber sav hanımlarına güzel ahlakla davranmış, ümmetine de güzel ahlakla davranmalarını emretmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "İmanı en mükemmel olan mü'min, huyu en güzel olandır. Sizin de en hayırlınız, ailesine daha iyi davrananızdır. " Ebu Davud, Tirmizi Akşam Namazı Bundan sonra akşam namazının hazırlığını yapardı. Akşam ezanı okununca Akşam namazını kıldırır, daha sonra olan iki rekat nafile namaz sünnet kılardı. Hz. Peygamber sav akşam namazından sonra zikir ve nafile ibadetle Evvabin Namazı meşgul olur, böylece yatsı namazının vaktinin girmesini beklerdi. Yatsı Namazı Yatsı namazının vakti girince, Yatsı namazının farzından önce, bazen nafile namaz sünnet kılar, bazen de kılmazdı. Yatsı namazının farzından sonra ise iki rekat müekket sünnet olan nafile namazı kılmayı ihmal etmezdi. Bundan sonra yatar, gece kalkıp vitir namazını kılardı. Nitekim Cabir'den rivayetle bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "Gece geç vakitlerde kalkmamaktan endişe eden kimse, vitir namazını yatmadan önce kılsın. Kim, gece geç vakitlerde kılmak isterse kılabilir. Zira gece kılınan namazda rahmet melekleri hazır bulunurlar, şahit olurlar ve daha faziletlidir." Hz. Peygamber sav yatsı namazını kıldıktan sonra saadet hanesine döner, eşlerinden kimin sırası gelmişse geceyi orada geçirirdi. Yatsı namazından sonra konuşmayı sevmezdi. Buhari Uyuması Hz. Peygamber sav devamlı abdestli olduğu gibi, uykuya çekilirken de abdestsiz yatmazdı. Nitekim İbn-i Ömer'den rivayetle şöyle buyurmuştur "Bir kimse abdestli olarak yatarsa, geceyi bir rahmet meleği ile geçirir. O kişi uyanır uyanmaz melek; Allah 'ım! Falan kulunu bağışla, çünkü o geceyi abdestli geçirdi, diye dua eder." İbn Hibban Bera bin Azib 'den ra rivayetle Hz. Peygamber sav şöyle buyurmuştur "Yatağına girdiğin zaman, namaz için olduğu gibi abdest al, sonra sağ tarafına uzan ve şöyle de Allah'ım, kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana döndürdüm. İşimi sana teslim ettim. Sırtımı sana dayadım, seni saydığım için. Senden başka sığınacak yer yoktur. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin peygamberlerine iman ettim.’ Bunu der de o gece ölürsen, müslüman olarak ölürsün. Son sözün bunlar olsun." Buharı, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi Hz. Âişe validemiz şöyle anlatmıştır "Hz. Peygamber sav yatağına girdiği zaman, muavvizeteyn'i Felak ve Nas Sureleri ve Kul hüvallahu ahad'ı İhlas Suresi okur ellerine üfleyip, ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi. " Buharı, Müslim, İmam Malik, Tirmizi Yatma Şekli Hz. Peygamber sav'in uyku alışkanlığı şöyleydi Yatsı namazının ilk vakti girer girmez namazı kılar, sonra bu duaları okur ve istirahata çekilerek, daima sağ tarafına yatar ve sağ elini yanağının altına koyarak uyurdu. Gece yarısı veya üçte biri geçtikten sonra uyanır, misvağı daima başucunda durur, kalkınca önce dişini misvaklar, sonra abdest alır ve ibadetle meşgul olurdu. Tirmizi Gece İbadeti Hz. Aişe validemiz şöyle anlatmıştır "Resulullah sav geceleri ayakları yarılıncaya kadar ayakta durur, ibadet ederdi. Ona "Senin geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı halde bunu niçin yapıyorsun?" Dedim." Bana "Ben de şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu. Buharı, Müslim Teheccüd namazı, Hz. Peygamber sav'e vacip olduğu için hiç terk etmemiştir. Bu ibadet ve zikirleri yaparken ümmetine de yapmalarını tavsiye etmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "Sizden biri uyurken, şeytan kafasına üç düğüm atar. Her düğümün üzerine; uzun bir geceye sahipsin uyu!’ diyerek elini vurur. O kişi uyanıp da Allah-u Zülcelal'i zikrederse bir düğüm, abdest alırsa bir düğüm, namaz da kılarsa bütün düğümler çözülür. Artık o kimse neşeli ve hareketli olur. Aksi halde neşesiz ve tembel olur." İmam Malik, Buharı, Müslim, Ebu Davud, Nesai Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur; "Gece bir saat vardır ki, bu saatte Allah'dan dünya ve ahiret işiyle ilgili bir hayır isteyen müslüman kul ona rastlarsa, mutlaka istediği kendisine verilir. Bu, her gece olur." Müslim Hz. Peygamber sav teheccüd namazını kıldıktan sonra sabah namazı için hazırlık yapardı, sabah namazının sünnetini odasında kılar ve cemâatle farzı edâ etmek üzere mescide giderdi. Evet, Hz. Peygamber sav yirmidört saatini genelde işte bu şekilde değerlendirirlerdi. Tövbeye önem verirdi Gün içerisinde günde yüz sefer tövbe eder ve ümmetine de tövbe etmesini emrederdi. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "Ey insanlar! Allah'a karşı tövbe ediniz. Ben günde yüz sefer tövbe ederim." Müslim Hz. Peygamber sav beş vakit farz namazın ardından yapılan tesbihatlara da çok önem verirdi. Ayrıca günlük okumuş olduğu dualar vardır. Yemekten sonra, eve girerken ve çıkarken, tuvalete girerken ve çıkarken gibi... Hz. Peygamber sav günlük okumuş olduğu duaları okumak da ona mutabaattır, sünnetine uymak, O’nun yolunu izlemektir. Bu tesbihat ve dualar için Dualar’ isimli kitabına bakınız. Kim Hz. Peygamber sav'e mutabaat ederse, Allah-u Zülcelal o kulunu sever ve dostluğunu ona nasip eder. Çocuk Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Abdulkerim Temiz, halk arasında "doğuştan sünnetli" veya "peygamber sünnetli" olarak adlandırılan çocukların ameliyatlarının, çocukların cinsel kimliklerinin farkına vardıkları 3 yaşından önce yapılması ve tamamlanması gerektiğini Dr. Abdulkerim Temiz, erkek çocuklarda, idrar yolunun gelişimindeki aksaklık sonucu idrar deliğinin normalde olması gereken penisin uç kısmı dışında, geride bir noktada; penisin alt yüzünde olması şeklinde tarif edilen hipospadiasın, yaklaşık 250-300 erkek çocukta bir görülen doğumsal bir hastalık olduğunu ifade etti. Böyle durumlarda genellikle sünnet derisinin bir kısmının da gelişmediğini belirten Temiz, "Bu çocuklarda ek olarak 'kordi' olarak adlandırılan, penisin sertleştiği durumlarda peniste öne-aşağıya doğru eğri olması durumuyla da sıklıkla karşılaşmaktayız. İdrar yolunun açıldığı nokta penis ucuna ne kadar uzak ise tablo o kadar ağırdır" hipospadiaslı çocuklarda penis eğriliklerinin daha sık görüldüğünün altını çizen Dr. Temiz, şunları söyledi"Hipospadias hastalığına inmemiş testis olarak adlandırılan testislerin yerinde olmaması, doğumsal idrar yolu anormallikleri ve kasık fıtığı da eşlik edebilmektedir. Özellikle ağır hipospadias ile inmemiş testis saptanan hastalarda, endokrin sistem-hormon hastalıkları veya genetik anormalliklere bağlı cinsiyet farklılaşma bozukluklar olarak adlandırılan gelişimsel bozukluklar ile karşılaşılabilir. Bu nedenle ağır hipospadiaslı çocukların çocuk endokrinoloji uzmanları ile birlikte değerlendirilmesi gerekebilmektedir."Hastalığın tedavisinin ameliyatla mümkün olduğunu kaydeden Doç. Dr. Temiz, "Ameliyatın amacı hem görünüm açısından hem de işlevsel açıdan normal bir penis yapısının elde edilmesidir. Bu amaçla tıbbın ve cerrahinin tarihsel gelişim sürecinde yüzlerce ameliyat yöntemi tarif edilmiştir. Ameliyat zamanını ve yöntemi, penisin boyutu, hipospadiasın tipi, eğrilik olup olmaması, sünnet derisinin varlığı, yeterliliği gibi çeşitli faktörler değerlendirilerek belirlenir" diye konuştu."EN UYGUN ZAMAN 1-2 YAŞ ARASI"Ameliyat için en uygun yaşın genellikle 1 ile 2 yaş arası olarak kabul edildiğini vurgulayan Temiz, şöyle devam etti"Özellikle 3 ile 6 yaş arasındaki çocukların cinsel kimliklerinin farkına vardıkları, psikoseksüel gelişiminin olduğu 'fallik dönem' öncesinde ameliyatların yapılmış ve tamamlanmış olması önerilmektedir. Nadiren ihtiyaç duyulsa da, penis boyutunun yetersiz olduğu, ameliyat açısından zorlukların yaşanabileceği çocuklarda, çocuk endokrinoloji bölümü ile birlikte lokal etkili; krem veya sistemik etkili; kas içine yapılan iğneler şeklinde, uygun dozdaki hormon takviyeleri tercih edilebilmektedir. Hormonal destek sonrası penis boyutları yeterli düzeye geldikten sonra ameliyat planlaması yapılmalıdır."Ameliyatla yapılanın, idrar yolunun penisin ucuna ilerletilmesi olduğunu ifade eden Temiz, aynı ameliyatta penisteki eğriliklerin de düzeltilmesi gerektiğini kaydetti. Peniste ciddi eğriliği olmayan çocuklarda tek seans ile bu ameliyatın gerçekleştirilebildiğini belirten Temiz, "Bununla birlikte özellikle ağır hipospadias tiplerinde, peniste ciddi eğriliğin eşlik ettiği çocukların bir kısmında, ameliyatların başarısını arttırmak ve istenmeyen durumların gelişimini engellemek amacıyla evreli ameliyatlar tercih edilebilmektedir. Evreli ameliyatlarda ilk olarak penisteki eğrilik düzeltildikten sonra, yeni idrar yolunu oluşturabilmek için sünnet derisi, ağız içi mukozası veya kulak arkası deri gibi çeşitli doku yamalarından yararlanılabilir" Dr. Abdulkerim Temiz, ameliyatların, özellikle bu ameliyatlar için tasarlanmış ekipmanlar ve malzemelerle gerçekleştirildiğini aktardı. Ameliyatın süresinin, kullanılacak yönteme ve tablonun ağırlığına bağlı olarak ortalama 1 ile 4 saat arasında değişebildiğini dile getiren Temiz, sözlerini şöyle sürdürdü"İlk ameliyattan genellikle 6 ay veya 1 yıl sonra ikinci evre olan yeni idrar yolunun penis ucuna taşınması ameliyatı gerçekleştirilir. Yapılan ameliyatın hassasiyeti ve anatomik yerleşimi nedeniyle gelişme ihtimali olan enfeksiyonlara karşı antibiyotik kullanımı tercih edilmektedir. Hem tek seans hem de evreli yapılan ameliyatlarda ameliyat sonrası dönemde çocukta idrar sondası olmaktadır. Hafif tipte olan ve tek seansta ameliyat edilen olguların başarı oranı tecrübeli ellerde yüzde 90'ın üzerindedir. Bu ameliyatlardan sonra en sık karşılaşılan istenmeyen durumlar idrar deliğinde daralma olması ve fistül gelişimidir. Bunların oranı hafif formlarda yüzde 5-10 civarındayken; ağır formlarda kullanılan yönteme, teknik ekipmana, deneyime, penisin yapısına, daha önce geçirdiği ameliyatlar gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak artış gösterebilmektedir.""SÜNNET ÖNCESİ MUTLAKA UZMANA DANIŞILMALI"Doç. Dr. Temiz, çoğu hastada ameliyat esnasında sünnet derisinden yararlanıldığını hatırlatarak, bu nedenle sünnet öncesi çocukların mutlaka bir uzman tarafından muayene edilmesinin, en azından hipospadias olmadığının ortaya konması açısından büyük önem taşıdığını kaydetti. Enes b. Mâlik rivayet ediyor Peygamberimiz’in SAV mührünün nakşında kaşı birer satır halinde, “Muhammed-ResulAllah” yazılı idi. Bazı rivayetlerde yüzüğün kaşında “Bismillah, Muhammed, Resulullah” yazılı olduğu bildirilmiştir. Ancak doğru olan Tirmizî’nin rivayetidir. Enes anlatıyor Muhakkak Resul-i Ekrem SAV kisrâ, kayser ve necâşîye mektup yazdı. Ona; -“Bunlar mühürsüz mektup kabul etmez” denmesi üzerine, Resulullah Efendimiz SAV bir yüzük döktürdü. Halkası kaşı gümüştü. Buna “Muhammedün resulullah” kazıldı. Hadisçilerin rivayetlerinden üç mektup yazıldığı anlaşılmaktadır. Bu mektuplardan biri kisrâya gönderildi. Acem hükümdarı kisrâ, inadından daveti kabul etmediği gibi mübarek mektubu parça parça etti. Peygamberimiz SAV bunu duyunca, -“Allahım onun mülkünü parça parça eyle ve perişan et” buyurdu. Hz. Ömer zamanında Acem mülkü müslümanların eline geçti. İkinci mektup Bizans hükümdarı Kayser’e gönderildi. Kayser mektup eline geçince sakladı, Müslümanlığı kabul etti, lâkin askerlerinin kendisini öldüreceğini bildiği için açıklayamadı. Üçüncü mektup Habeşistan hükümdarı olan Necaşi’ye gönderildi. Mektubu alınca Necaşi iman etti ve Peygamberimiz’e SAV hediyeler gönderdi. Enes şöyle söylüyor Muhakkak Peygamber Efendimiz SAV helaya gideceği sırada mühürlü yüzüğünü çıkarırdı. Kişinin yüzüğünde “Abdullah, Abdurrahman, Muhammed, Ahmed, Musa, İbrahim” gibi Allah’ın ya da peygamberlerden birinin adı varsa helaya girerken yabanda da sahrada olsa yüzüğünü çıkarmalı. Unutup orada hatırına gelmişse avcu içine almalı veya cebe koymalı. Koymamak mekruhtur; bazıları ise haram olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ebu Hüreyre anlatıyor Şüphesiz Resul-i Ekrem Efendimiz SAV, “Sizden biriniz bir ayağı giyili diğeri yalın olarak yürümesin, ya ikisini de giysin ya da ikisini de çıkartsın” buyurdu. Hz. Peygamber SAV bir ayağına ayakkabısını giyip diğerine giymemişken hiç yürümemiştir. Hatâbî şöyle söyler Mest, ayakkabı, çizme, çorap gibi çift olan şeylerin tekini giymek diğerini bırakmak; cübbenin bir kolunu giyip diğerini giymemek mekruhtur. İbnü’l-Arabî, “Böyle tek giyinerek yürümek şeytan işidir” derken; Beyhakî, “Şöhreti gerektirdiğinden uygun değildir, meşhur olmayı gerektiren her şeyden kaçınmak lazımdır” demiştir. Câbir rivayet ediyor “Şüphesiz, Resulullah Efendimiz SAV sol elle yemeyi, bir ayağı giyilmiş yürümeyi yasak etmiştir.” Hz. Peygamber, sol ile yiyip içmek şeytana uymak olacağından ümmetini bundan sakındırmıştır. İbn Ömer’den rivayet edilmiştir Resul-i Ekrem Efendimiz SAV, “Ümmetimden hiç biriniz sol elle yiyip içmesin, şeytan böyle yer içer, ona benzemesini” buyurmuş, küçüklere de sağla yedirip içirmeyi tembih etmiştir. Dolayısıyla günahkâr olmamak için şeytana benzememek gerekir. Ömer b. Ebu Seleme’den rivayet edilmiştir “Ben Peygamberimiz’in SAV kucağında idim, bana, sağ elinle ye ki öyle yemeye alışmış olasın’ buyurdu. ” Ebu Hureyre anlatıyor Muhakkak Peygamberimiz SAV, “Ayakkabınızı sağdan giymeye, soldan çıkarmaya başlayınız. Önce sağ giyilmiş, çıkarılırken önce sol çıkarılmış olsun” buyurdu. Hadiste önce ayakkabıyı giymenin usulü tarif edildikten sonra sonunda yine sağdan giyilip, soldan çıkarmaya başlanacağının tekrar edilmesinin sebebi müslümanlara açık ve net bir şekilde anlatmak içindir. İbn Hacer ve Kadı İyâz ayakkabıyla ilgili Hz. Peygamber’İn SAV emirlerinin müstehap olduğunda icmâ olduğunu söylemişlerdir. Hz. Âişe anlatıyor Peygamber SAV taranmakta, ayak giymekte, abdest almakta olduğu gibi, şerefli işlerde gücü yettiği kadar sağdan başlamayı severdi. Resulullah Efendimizin sav sürme çekmesi İbn Abbas rivayet ediyor Yüce Peygamber SAV, -“İsmid ile sürme çekiniz. Bu göze cila verir” buyurdu. İbn Abbas der ki Resulullah’ın SAV sürmedanlığı vardı, her gece yatmadan sağ ve sol gözüne üçer kere bu sürmeden çekerdi. İbn Abbas rivayet ediyor Peygamber Efendimiz SAV uykudan önce üç kez sağ, üç kez sol gözüne ismidle sürme çekerdi. Câbir buyuruyor Peygamberimiz SAV, -“Uykuya varacağınızda ismid sürmesi çekiniz, çünkü göze cila verir, kirpikleri bitirir” buyurdular. Bedenle olan ibadetler sebeplerinin tam olmasıyla ve Allah’a kalp rahatlığı ile yönelmekle olur. İsmidin göze faydası yalnız maddi değildir. Göz, kirpik, sağ olursa, kıbleye yönelmek, Kur’an ve kitap okumak, varlığa bakarak Allah’ın kudretini, birliğini görüp ibret almaya yarar. Resulullah Efendimiz SAV, sürmeyi süs için değil, ilaç olarak buyurmuştur. İmam Mâlik -“Erkeklerin, tedavinin dışında süs için sürme kullanması mekruhtur” demiştir. İbn Abbas rivayet ediyor “Resul-i Ekrem SAV, -“Sizin sürmelerinizin hayırlısı, ismiddir ki göze cila, kirpiklere kuvvet verir” buyurdu. İbn Ömer naklediyor Resulullah SAV, -“İsmid sürmesine devam edin, çünkü o göze cila verir, kirpikleri bitirir” buyurdu. Uykudan evvel sürme çekmek sünnet, uykudan sonra sünnet değildir. Allah’ın sevgilisi, peygamberlerin sultanının gözleri kudretten sürmeli iken uykudan önce çeker, uykudan sonra abdest alınca sürme gidip izi kalırdı. Sürme önce üç kez sağa sonra sola çekilmeli, sabah kalkınca, abdest alınır sürme gider eseri kalır. Sünnet olan budur. Peygamberimizin Sünnetlerinden 25- Secdede yüzünü iki elleri arasına almak, eller yüzden geri ve uzakta olmayıp yüze yakın ve yüzün hizasında bulunmak, ellerin parmakları birbirine bitişik olarak , kıbleye karşı el ayası ile yere yapışık olmak. 26- Secdede üçer kere "Sübhane Rabbiye'l-alâ " demek. 27- Erkeklerin, secdede karnını uyluklarından, dirseklerini yanlarından ve kollarını yerden uzak tutması. Kadınlar, secdede kollarını yanlarına, karnını uyluklarına yapıştırıp yere doğru alçalırlar. 28- İki secde arasında oturmak. 29- İki secde arasında, birinci oturuşta Ka'de-i ula ve son oturuşta Ka'de-i ahîre elleri uyluklarında, dizin hafif gerisine parmakları açarak koymak. 30- Otururken sol ayağını yere yayıp üstüne oturmak ve sağ ayağını dikerek parmakları kıbleye karşı getirmek Kadınlar, ayaklarını sağ tarafa yatık olarak çıkarıp sol kalçaları üzerine otururlar, buna teverrûk denir. 31- “Et-Tahiyyatü” yü içinden okumak. 32- Üç ve dört rekâtlı farzların üçüncü ve dördüncü rekâtlarında Fâtiha-i Şerîf okumak İlk iki rek'atta Fâtiha-i Şerîf okumak ise vaciptir. 33- Son oturuşta "Et-tahiyyâtü"den sonra "Allâhümme salli, Allâhümme bârik" ve bunlardan sonra” Rabbenâ dualarını” okumak. 34- Selam verirken başını evvela sağa, sonra sola çevirmek. 35- Selamda "Es-Selâmü aleyküm ve Rahmetullah" demek. 36- İmam için Her iki tarafa selam verirken kendisine uyan cemaati ve Hafeze Meleklerini selamlamaya niyet etmesi. 37- Cemaatle namaz kılan kişinin, selamında cemaati, imamı ve melekleri niyet etmesi. 38- Tek başına namaz kılan kişinin, selamında melekleri niyet etmesi. 39- İmamın sol tarafa selam verirken sesini biraz alçaltması. 40- İmama uyan kişinin selamının, imamın selamına yakın olması. 41- İmama sonradan uyan kimsenin, yetişemediklerini kılmak için imamın ikinci selamını beklemesi. önceki... Sünnet Kavramı Hakkında BilgilerPeygamber efendimizin hayatı boyunca yerine getirmiş olduğu örnek davranışlar sünnet olarak günümüze kadar gelmiştir. Bir şeyin sünnet olabilmesi için Peygamber efendimizin birisini güzel bir şey yaparken görüp ona bir şey dememesi ya da onu yapın demesi o işin sünnet olmasını sağlar. Bu işin iyi, hayırlı olması, beğenilmesi ve o işte razı olunması bu işin sünnet olduğunu gösteriyor. Bu içeriğimizde sünnet kavramını ve peygamber efendimizin sünnetlerini ele aldık. Farzlar ve Vacipler ile ilgili hazırladığımız içeriklere linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. İşte Sünnet kavramı hakkında bilinmesi gerekenler...Sünnet Nedir? Ne Anlam Gelmektedir?Sünnet; Hz. Muhammed’in SAV devamlı olarak yaptığı ve bir mazereti olmaksızın terk etmediği şeylere denmektedir. Kısacası , Hz. Peygamber’in farz ve vacip olmaksızın yaptığı ve bizlere emrettiği namaz kılmak farzdır, ayrıntısı ise hadislerde bırakılmış. Namazın kılma şekilleri ve rekat ile ilgili bilgiler ayetlerde detaylı olarak verilmemiştir. Peygamber efendimiz ümmete kendisi gibi kılınmasını söylemiştir. Böylelikle bu sünnetler doğrultusunda namazlarımızı kılıyoruz. Yani sünnetler namazın nasıl kılmamız gerekliliği hakkında da bilgi her ne kadar ayetlerde yazılan belirgin kurallar olmasa da peygamber efendimizin yaşam tarzına, söylediklerine bakılarak oluşturmuştur. Sünnetlere dikkat edersek o zaman Allah’ın kelamlarını sağlıklı bir şekilde yerine getirmiş Muhammed Sünnetleri Neledir?Hazreti Muhammed'in pek çok davranışı sünnet olarak müslümanlara kalmıştır. Bu sünnetler arasında en bilinen ve günlük hayatta tekrar ettiğimiz 10 sünneti sıraladık. İşte Peygamber efendimizin sünnetleri...1. Perşembe günü tırnak kesmek2. Ölümü hatırlamak3. Az ve öz konuşmak4. Ezanı dinlemek5. Sofradan doymadan kalkmak6. Yemeği yavaş yemek7. Her cuma sadaka vermek8. Kıyafet katlamak9. Allahın selamını vermek10. Gusülden sonra iki rekat namaz kılmakBunun gibi peygamber efendimizin hayatına geçirmiş olduğu ve insanlara örnek olduğu davranışları sünnet Vacip ve Sünnet Arasındaki Farklar Nelerdir?Farzı inkar eden kişi dinden çıkar, vacibi inkar eden kişi dinden çıkmaz günah işlemiş olur, sünnette vacip kadar olmasa da inkar eden insanlar günah işlemiş olur. Namazın vaciplerinden herhangi birini yapılması namazı bozmuyor. Ancak namazın vaciplerinden biri unutularak ya da yanlışlıkla terk edilmişse sehiv secdesi yapılması gerekir. Eğer kasten terk edilmişse namazın yeniden kılınması gerekir. Namazda sünnet terk edilirse sevabı azalır yani namaz bozma gibi durumlar söz konusu değildir. Vacibin kasten terk etmek namazın yeniden kılınmasını gerektirirken, sünnetlerin kasten terk etmek namazın tekrardan kılınmasını değil sevabını azaltır.

peygamberimiz sünnet namazlara nasıl niyet ederdi